Her dört mevsimin kendi güzellikleri günlük hayatınıza yansır, her mevsim başka güzel Köyceğiz yaşanır.
İlkbahar’da tekrar canlanan doğa ile her tarafta ayrı bir renk cümbüşü başlar. Narenciye ağaçları çiçeklerini açar, zannedersiniz ki belediye çalışanları ellerinde spreylerle bütün sokakları dolaşmışlar. Bütün bir şehrin portakal, mandalina ve limon koktuğunu düşünün. köyceğizde yaşam hayat
Günün ilk ışıkları hafif bir sıcaklıkla yüzünüze vurur, narenciye kokularıyla birlikte Köyceğiz size günaydın der. Bahçenizde verandanızda ailecek kahvaltınızı hazırlarsınız, kuş cıvıltıları eşliğinde yan komşunun tavuklarından aldığınız yumurtaları, diğer komşunun köyden getirdiği peyniri ve tereyağı, bahçenizden topladığınız portakallarla sıktığınız portakal suyunu, ekmeğinizi kızartıp afiyetle yersiniz.
Arkasından okul servisi gelir oğlunuz ve eşinizi okula gider. Sizde, bugün ofise yürüsem mi, bisikletle mi gitsem ya da Köyceğiz dışına çıkacak mıydım arabayı mı alsam diye düşünürsünüz. Günün ihtiyacına göre ulaşım şeklini seçersiniz. Bir tarafınızda dağlar, bir tarafınızda narenciye bahçeleri, diğer tarafınızda sığla ormanları, en sonunda Köyceğiz Gölü sırasıyla size günaydın der. köyceğizde yaşam hayat köyceğizde yaşam hayat
Gölde antrenman yapan kürekçileri, yürüyüş ve bisiklet parkurundaki gencinden yaşlısına insanları, iskelede sırlanmış oltayla balık tutan dedeleri torunları babaları ve çocukları da unutmamak lazım. Köyceğiz’in sabahında karşılaşıp merhaba diyerek hal hatır sorduğunuz insan sayısı, mega kent İstanbul’da bir haftada merhaba dediğinizden çok daha fazladır.
Öğlen yemeğinizi hangi fastfood, AVM içinde hangi restoran veya şirketin alakartında yemek yiyeceğim diye düşünmek yerine (İstanbul’da her gün boğazda yemek yemiyorsanız), göl kenarında ayrı ayrı lezzetler sunan kafeler ve restoranda yersiniz. Üstelik hepsini ayrı bir gün seçerek gidersiniz. Ev yemekleri canınız çekti Köyceğiz’in lokantasına gidersiniz. Alt gelir grubundan kalburüstü şahsiyetlerine kadar herkesi görürsünüz. Gerçek ev yemekleri vardır, mutfakta en ehil ahçıları aile vardır. köyceğizde yaşam hayat
Kaymakamlıkta, belediyede, tapuda, adliyede, elektrik veya su işletmesinde işiniz mi var? Ulaşım yürüyerek 10 dakika, merhaba demek çay eşliğinde hal hatır sormak 5 dakika işleminizin yapılması 2 dakika.
Marmaris, Muğla, Fethiye maksimum bir saatlik mesafe, o da ortalama 90 km hızla gittiğinizde. Yollar çift gidiş çift geliş, isterseniz 140, 160km hızla da gidebilirsiniz ama her 5-10 km de bir yerleşim bölgesine giriyorsunuz ve hızınız 70km olmak zorunda. Hız kuralları neymiş deyip gaza basarsanız eve döndüğünüz hızdan dolayı birkaç gün sonra en az 3-4 tane cezayı postacı amca elinize tutuşturur verir. Tecrübeyle sabittir. Radarlar, çevirmeler burada oldukça sıkıdır.
Konuya tekrar dönecek olursak Marmaris’e gidip işinizi halletmeniz, İstanbul’da Maltepe’den Kadıköy’e gidip gelmekten çok daha hızlı ve kolaydır.
Köyceğiz’de trafik lambası olmadığını biliyor muydunuz? Peki, yolu ortalamış giden bisiklete arkadan takip eden hiçbir aracın korna çalmadığını, insanların selamlaşmak dışında hiç kornaya basmadığını, aracınızı sürerken tanıyın tanımayın elinizle selam verdiğinizde, istinasız herkesin size gülümseyerek selamladığını…
Akşam vakti olduğunda, hafif bir telaş görürsünüz. Yan yana çalıştığınız esnaf, belediyedeki şube müdür, hatta belediye başkanı ve nicesi, eşini çocuğunu almış eve gitmeden önce gölün kenarında birer çay birer kahve, birer bira içerken görürsünüz.
Size hitaben yazdım ama bu benim bir günüm. İstanbul’da yaşarken iş ve telaş yüzünden saatlerin ve günlerin yetmediğini düşünürdüm. Buraya geldim geleli saat ve gün denen meret hiç yetmez oldu. Yapacak o kadar çok şey var ki, yetmiyor. Bahar buralara erken gelir, bahçemi çimlendireceğim, çiçekler ekeceğim. Daha dalında duran en az 20 kilo limonum var onları toplayacağım.